Desdemona Kælgrad Nemesis Barı Sahibesi
Rp Yaşı : 21. Belirgin Özellikleri : Uyuşturucu bağımlısı bir manyak. Birazda sürtük sanırım. Nerden : In Venere Veritas Babe 2. Mesaj Sayısı : 110 Kayıt tarihi : 05/09/10 Galleon : 52
| Konu: Dağıtmak. Perş. Eyl. 09, 2010 6:59 am | |
| Rp Oyuncuları: Desdemona Kælgrad & Elizabeth Wasserman. Kurgu: Elizabeth kendini Desdemona'nın barına atar ve hiç beklemediği bir şekilde dağıtır.
İçimdeki sıkıntı geçmek bilmiyordu. Hala onun özlemini çekiyordum bu kesindi. Gözümü takılan hiçbir erkek olmadığı zamanlarda aklım hep ondaydı. Zaman yaralarımı sarmamış aksine sürekli kanatmış gibi hissediyordum. Defalarca kabuk bağlayıp açılmaması için dua etsem de olmamıştı işte. Kalbim ne kabuk bağlayıp onu silmeyi, onu unutmayı kabul etmemişti hiçbir zaman. İşte bende bu yüzden böyleydim. Aptal bir aşık görünmemek için dışarıdan bakıldığında tam bir sürtük gibi görünüyordum. Bundan, sürtük gibi görünmekten bu yüzden hoşlanıyordum. Elimde olan bir şey değildi. Onu unutamıyordum işte. Beynimi ne kadar zorlasam da bunu yapmak o kadar kolay değildi işte. Siz benim yerimde olsaydınız bunu yapabilir miydiniz? Bir sürtük gibi görünmekten, hiçbir zaman aşık olmamaktan, her gece başka bir adamla olmaktan zevk alır mıydınız? Hiç sanmıyorum. İşte, beni bunları o mecbur etti. Onu suçlayamam gerçi. İlla beni sevecek, illa beni isteyecek diye zorlayamam onu. Kıymetini bilemedim de diyemem ama. Elimden geldiği kadar bildim. Kendimden daha çok değer verdim ben ona. Çevremdeki herkesten daha çok sevdim onu ben. Hayatımın ana merkezi oldu bir anda. Bağımlısı olduğunuz şeyler vardır ya, asla bırakamazsınız… İşte bende ona bağımlıyım. Düşünmeden edemiyorum. Konuşmak istesem de konuşamıyorum onunla. Birinin sevdiği adamla konuşmaması ne kadar acıdır öyle değil mi? Üstelik ona karşı saplantılı bir aşk beslerken. Bağımlıyım ona ben diyorum burada size. Onsuz bir dakika bile yapamazken o zaten benden uzak, benimle konuşmuyor bile. Öyle büyük ve lanet bir çıkmazın içindeyim ki bunu ancak ben bilebilirdim. Üstelik etrafımda beni anlayan bir kişi bile yokken… Bu acı beni her gün kahrederken mutlu görünmek için çabalamak… Yüzüne her gün sahte bir gülümseme yerleştirip, bir adamın koynuna girip onunla birlikte olmak… Belki onu bana unutturur, belki kollarında huzur bulurum umuduyla bunları göze alıp bir sonuç elde edememek nedir sizce? Büyük bir hüsran… Koskoca bir hayal kırıklığı… İşte bu yüzden zaman bana kendime acımayı ve kendimden nefret etmeyi öğretti. Ama hayata tutunup, devam etmeyi de.
Kafamdaki düşüncelere ne kadar yoğunlaştığımı daha yeni fark ettim. Dudaklarım buruk bir gülümsemeyle aydınlandıktan sonra arkamdaki stoklara yöneldi. Ne içebilirdim diye düşünürken her elim gördüğüm ateş viskisine doğru hareket etti. Kadehime doldurduğum viskimi dudaklarıma götürdüğümde derin bir iç çektim. İçkinin boğazımı yakarak süzülmesini, damarlarlarımda dolaşacağı vakitlere odaklandım. Beynimdeki düşünceleri uzaklaştırıp, kendimi serbest bırakmalıydım. Ve bunu yapacaktım. Her gece yaptığım gibi onu birkaç saatliğine de olsa kafamdan çıkaracaktım. Gözlerimi barıma çevirdiğimde içeride kimler var kimler yok diye gözlerim etrafı baştan aşağı süzmeye başlamıştı. İçinde bulunduğu ruh halinden hiç memnun olmayan tipte görünen bir kadın barın kapısından içeri girip bana doğru yürümeye başladığında yeniden viskime odaklanmıştım. Oldukça güzel ve tatlı bir cadıydı. Ne isteyeceğini umursamadan bir başka kadehe de ateş viskisini doldurdum ve ona uzattım. ‘‘ Sanırım bu gece bu içki sana yarar tatlım. ’’
| |
|