Bazı insanlar erken kalkmayı sevmez, bazıları beklemeyi, kimileri gürültüyü, bazıları yalnızlığı… Çikolata kahvesi koltuklarda oturan kızın en sevmediği şey ise kahvesiz bir sabahtı. Eğer istediği tatta bir kahve içemezse tüm günü kötü ve sinirli geçerdi. Son zamanlarda nadiren oluyordu bu durum ama okul başladığında haftanın çoğu gününü bu şekilde geçirecekti. Şüphesi olan? Ben de öyle düşünmüştüm. Her neyse, birkaç gün önce kızıl saçlı kıza buluşalım falan diye anlaşmışlardı ve kesinlikle bugün için heyecanlanıyordu genç kız. Sırf geç kalmamak için fazlasıyla erken kalkmıştı ve her şeyini dün geceden hazırlamıştı. Freja’nın beklemekten hoşlanmayacağını biliyordu. Yatağından kalktığında ilk işi siyah dar pantolonunu üzerine geçirmek ve desenli bir beyaz t-shirt geçirip çantasını eline aldı ve kendini kapıdan dışarı attı. Kapıdan dışarı çıktığı anda farklı bir yerlerde olduğunu hissedebiliyordu. Tatilin çoğunu Fransa'da geçirdiği için muggleların yanında dikkatli davranmaya, büyü yapmamaya alışmıştı ve havada bile büyü kokusu alabildiğiniz bu yeri o kadar çok özlemişti ki. Mugglelardan nefret etmezdi, ama onları bayılmazdı da. Nedeni oldukça basitti; mugglelar zayıftı, büyü yapamayan biri ne kadar güçlü olabilirdi ki zaten? Kafeye geldiğinde önce etrafına bakındı, Freja’yı görmediğinde derin bir nefes aldı ve dışarıdaki koltuklardan birine attı kendini. Güneş ışınlarını kızın mavi gözlerine gelşiyordu ve kahvarengi-sarı saçları parıl parıldı. Kocaman çantanın içinde güneş gözlüklerini aramaya başladı, bavul gibi bir çanta almaması gerektiğini biliyordu, ve aslında büyü yapabilirdi ama büyüsüz bir şeyler yapmaya alışmıştı kısacık üç ayda. Üç boyunca Freja'yı da görememişti ve en çok kızı sinirlendirmeyi falan özlemişti. Bu gün Freja’nın sevgilisi olmayan kız olmaktan çıkması için elinden gelen her şeyi yapacaktı. Gerekirse tüm Sly ve Rav erkeklerini sayacak, kendilerinden büyük ve küçük olanları da bu sıralamaya katacaktı elbette. Garsona kahve siparişini verdikten sonra çantasından çizim defterini ve kara kalemini çıkardı. Çizimlerine bakmaya başladı, çoğu Blizzard'ın verdiği pozlardı ve Rai'nin de resimleri vardı içinde. İki 'sevgili' oldukları konusunda şüphe olmayan bu beyaz kediler görüp görebileceğiniz en tatlı varlıklardı. Boş bir sayfayı açtı ve aklına gelen herhangi bir şeyti çizmeye başladı. Eli kağıdın üzerinde öylesine geziniyordu. Ne çizdiğinin farkında bile değildi açıkçası. Tamamen konsantre olmuştu ve kahvesini getiren garsonun bile farkına varmadı. Başını kağıdın üzerinden kaldırmasının tek sebebi oldukça tanıdık olan ayak sesleriydi. Gülümsedi. Freja'nın kızıl saçlarını görmesi yeterince açıklayıcıydı onun için. “Selam Freja.”